Skip to main content

Bir Manipülasyon Aracı olarak "Korku"

                     
                                  
                         Bir Manipülasyon Aracı olarak “Korku”
“ Korku” eski bilindik bir hile,  temcit pilavı gibi yeniden yeniden sunuluyor yığınlara... Başkanlık sistemini sağlamlaştırıp milletin başına bir karabasan gibi yıllarca oturmak isteyen artık kendisine aşina olduğumuz diktatörümüze özgü bir hile değil bu.

Yıllar önce karizması sıfıra düşmüş Margaret Thatcher uygulamıştı bu hileyi; Binlerce kilometre deniz ötesindeki Falkland adalarına girerek... Sözümona “ adadaki bir avuç vatandaşının hayatlarını korumak içindi”. 

Daha yakınlarda ise Malezya’nın çoktan diktatörlüğe dönüşmüş iktidarı seçimlerde kaybedeceğini anlayınca yüzlerce fakir fukara göçmeni öldürme pahasına Borneo’daki Sabah bölgesinin Filipinli bir grubun işgal ettiğini peydahladı. Sabah halkını bu korkudan ancak ve ancak Malezya hükümeti kurtarabilirdi. Oylar ana karaya gitti korku da yüzlerce kayıtsız, kimliksiz göçmenin hayatı pahasına şimdilik ortadan kalkmıştı. Taa ki iktidarın yeni bir kaprisine kadar...

Günümüzün körleşmiş sanal diktatörleri ‘Korku’ yu hüküm sürdükleri coğrafyalarda manipulasyon aracı olarak kullana dursun, uluslararası arenada ise ömürleri ancak kendileri gibi olan diğer oyuncuların( gözleri aç gözlülükten en az işbirliği içinde oldukları diktatörler kadar körelmiş olan Holdinglerin) işine geldiği kadar.
O yüzden; diktatörlere ve kendi çıkarları için yol açtıkları korkuya HAYIR!



Comments

Popular posts from this blog

Malezya'da Müslüman Olmak ve Malezya Halklarının Çıkmazı

                                   Malezya’lı Müslüman Kadınların Çıkmazı Ma lezya’lı Müslüman kadınlar öfkeli.   Özel ve sosyal yaşamlarını etkileyen Malezya devletinin baş örtüsü baskısından kurtulmak istiyorlar. Seksenli yıllara kadar kendi bilinçlerinin göstergesi olan inançlarını, ansızın bir gün Malezya devleti baş örtüsü takarak ve islamiyete uygun bir biçimde giyinerek uygulamalarını söyledi kadınlara. Olası bir sosyalizm tehlikesine karşı İslamlaştırma politikaları Malezya’da da başlamıştı. Söylemekle kalmayıp, İlkokul birinci sınıftan itibaren tüm Müslüman çocuklar her gün bir saat islami ders alacaklar, üstüne üstlük Müslüman kız çocukları sadece İslami derslere değil, tüm derslere başları kapalı katılacaklardı. Ondan sonraki yıllarda kendilerini modern olarak niteleyen ve nüfus kağıdında ‘İslam’ yazan tüm kadınlarda dahil olmak üzere erken yaşlardan itibaren kamuya açık yerlerde   müslüman olduğunu baş örtüsüyle ve İslamiyete uygun kılık kıyafetleriyle k

Gene de Herkes Sevdiğini Öldürür

                                                                   Gene de Herkes Sevdiğini Öldürür Oscar Wilde ’ ı okuyanlar bir mantra gibi bu dizeleri ezbere bilirler ‘ Herkes öldürür sevdiğini, bu böylece biline....’ Şiirsel olarak şaibeye yer bırakmasızın güçlü, entellektüel açıdan ise bir o kadar şaibeli bir dize. Wilde belki de bu dizelerle şunu demek istiyordu: Aşkın kendisi o kadar hileli ki hedef aldığını da kirletip değiştiren bir şey.   Oscar Wilde’ın sevgilisi Alfred Douglas’la olan ilişkisinde bu kesinlikle doğruydu. Zaten şımarık olan ‘Bosie’ Wilde’ın onu bir tanrı gibi görmesiyle daha da şımarmıştı. Şiir aynı zamanda Peygamber İsa’ya ihanet eden Judas’ın öpücüğüne de atıfta bulunuyor. Wilde paradoksu seven bir yazar, şairdi ve sevdiğini öldüren bir adam da bu iki zıtın sembolünü bulmuştu. Şiir aynı zamanda Datevari bir cehennemi ve ölümcül bir cezaevi çemberini müekemmel bir biçimde betimliyor. Readıng Zindanı Baladı şiir dünyasına nadir gelen harikulade

ŞİDDETİN KISA TARİHİ

                                                        Şiddetin   Kısa Tarihi Telefonum uzun uzun çaldı. Gece yarısını çoktan geçmiş olmalıydı.   Cevap verip vermemekte bir an kararsız kaldığımdan uzandığım yerde öylece kalıp gecenin karanlığında tavanı seyrettim, bir süre sonra susacağını umarak. Susmadı çalmaya devam etti. Telefona erişmek için acele etmektense, yattığım yerden yavaş yavaş doğrulup, yan tarafımda yatmakta olan kedim Reçel’i okşadım. Beni niye rahatsız ediyorsun der gibi ‘ mmmmmmh’ diye mırıldandı. Telefonumun yanına vardığımda, benim geldiğimi sezmiş gibi telefon çalmayı kesti.   Arayan kardeşim Eliz’di.   Gecenin bu saati aradığına göre belki önemli bir şey vardı.   Aramızda beş saatlik zaman farkının olduğunun farkındaydı. Sabahı beklemektense hemen geri aradım. ‘ Ablacım aramızdaki saat farkını unutmuşum. Kusura bakma.’ diye başladı ben henüz hiç bir şey söylemeden. Önemli bir şey söyleyeceği içime doğmuş gibi, halini hatırını sormadan ‘ Ne oldu?’ diye sor